Hoş geldiniz, Ziyaretçi
Lütfen Giriş yada Kayıt.    Kayıp Parola?

Ahiret Günü'ne İman
(1 inceleyen) (1) Ziyaretçi
Alta gitSayfa: 1
BAŞLIK: Ahiret Günü'ne İman
#46
Ahiret Günü'ne İman 14 Yıl, 1 Ay önce Karma: -10
AddThis Social Bookmark Button
AHİRET GÜNÜ'NE İMAN

1)-Ahiret Günü’ne İman

Bu dünya yaşantısının bitip yeni bir hayatın başlayacağına, bu hayata geçişin ölümle ve kabir hayatı ile olduğuna, kıyametin kopması ve tekrar dirilme ile devam ettiğine, herkesin cezasını görmek için hesaptan sonra Cennet ya da Cehenneme gideceğine inanmaktır.

Ahiret Günü’ne inanmak imanın şartlarından biridir. Kulun imanı Ahiret Günü’ne inanmadıkça tam ve gerçek olmaz. Kim Ahiret Günü’nün varlığını inkar edecek olursa kafir olur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Ve lakin gerçek iyilik Allah’a, Ahiret Günü’ne.... iman edenin iyiliğidir.” (Bakara Suresi: 177. Ayet)

Cibril hadisinde de Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

( أخبرني عن الإيمان ؟ قال أن تؤمن بالله وملائكته وكتبه ورسله واليوم الآخر وتؤمن بالقدر خيره وشره) (رواه مسلم)

“(Cibril): Bana İmandan haber ver? Dedi. (Peygamber efendimizde sallallahu aleyhi ve sellem) cevap olarak) Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, Ahiret Günü’ne, iyi ve kötü yönleriyle kadere inanmaktır, dedi.” (Müslim rivayet etmiştir)
Ahiret Günü’ne imandan olan, o günün başlangıcını gösteren, yaklaştığına delalet eden kıyamet alametlerine inanmak gerekir.

Kıyamet Alametleri:


Alimler kıyamet alametlerini iki kısma ayırmışlardır. Bunlar:

a)-Küçük Alametler: Kıyamet gününün yaklaştığını gösteren bir çoğu meydana gelmiş alametlerdir. Bunlardan bazıları şunlardır: Peygamber efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) gelişi, insanlar arasından emanet mefhumunun kalmayışı, camilerin süslenmesi, çobanların yüksek binalar dikmede birbirleri ile yarışmaları, Yahudiler ile savaşılması, zamanın daralması, işin azalması, fitnenin çoğalması, ölüm olaylarının artması, zinanın ve fısk işlerinin çoğalması bu alametlerdendir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet saati yaklaşmış ve ay ikiye ayrılmıştır.” (Kamer Suresi: 1. Ayet).

b)-Büyük Alametler: Kıyametin kopacağı sırada vuku bulacak on adet alamettir. Bunlardan hiçbiri şu ana kadar meydana gelmemiştir. Bu alametlerin bazıları şunlardır: Mehdi’nin çıkması, deccalin çıkması, İsa (aleyhisselam)’ın semadan yeryüzüne adil bir hükümdar olarak inmesi, bu inişinde haçı kırıp Deccali ve domuzu öldürmesi, cizyeyi kaldırması, Ye’cüc ve Me’cüc çıktığında onların helaki için dua etmesi, doğuda, batıda ve Arap yarımadasında yer ve toprak çökmelerinin olması, gökyüzünden kalın bir duman tabakasının inip yeryüzünü kaplaması, Kur’an’ın yeryüzünden kaldırılması, güneşin batıdan doğması, dört ayaklı konuşan bir hayvanın peydah olması, Aden’de (Yemen yakınında bir şehir) bir ateşin çıkıp insanları Şam’a doğru sürmesi kıyamet alametlerindendir.

Müslim’in Huzeyfe bin Useyd el-Ğıfari’den rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyrulmaktadır:

(( اطلع النبي صلى الله عليه وسلم علينا ونحن نتذاكر فقال: ما تذكرون؟ قالوا: "نذكر الساعة" قال: "إنها لن تقوم حتى ترون قبلها عشر آيات فذكر الدخان والدجال والدابة وطلوع الشمس من مغربها ونزول عيسى بن مريم صلى الله عليه وسلم ويأجوج ومأجوج ثلاثة خسوف خسف بالمشرق وخسف بالمغرب وخسف بجزيرة العرب وآخر ذلك نار تخرج من اليمن تطرد الناس إلى محشرهم"))

“Peygamber efendimiz, Biz kendi aramızda bir mesele hakkında konuşurken çıka geldi. Bize neyi konuşuyordunuz diye sordu. Dedik ki: Kıyamet saati hakkında konuşuyoruz. O’da şöyle buyurdu: “Kıyamet şu on alameti görmediğiniz müddetçe kopmaz. (Bu alametler ise) Duman, Deccal, Dabbe (dört ayaklı konuşan bir hayvan), güneşin batıdan doğması, İsa (Aleyhisselam)’ın inmesi, Ye'cuc ve Me'cuc’un çıkması, doğuda, batıda ve Arap yarımadasında olmak üzere üç yerde yeryüzünün çökmesi ve sonuncu olarak da Yemen’de bir ateşin çıkıp İnsanları mahşer yerine doğru kovması, sürüklemesidir.” demiştir. (Müslim rivayet etmiştir.)

Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(( ثم يخرج في آخر أمتي المهدي يسقيه الله الغيث وتخرج الأرض نباتها ويعطى المال صحاحا وتكثر الماشية وتعظم الأمة يعيش سبعا أو ثمانيا يعني حججا )) (رواه الحاكم في المستدرك ج:4 ص: 601(
“Mehdi ümmetimin son zamanında ortaya çıkacaktır. (O’nun zamanında) Allah çokça yağmur yağdıracak, yeryüzü bolca yeşillik ve nebat verecek ve O (Allah) malın sağlam ve güzel olanını (kullarına) verecektir. (Mehdi’nin zamanında) Davar, inek ve deve sürüleri çoğalır, ümmet büyür ve güçlenir. Bu şekilde yedi veya sekiz sene geçer.” (Hakim Müstedrek’inde zikretmiştir.)

Bu alametler arka arkaya meydana gelecektir. Biri meydana geldiğinde öbürü onu takip edecektir. Bu alametlerin hepsi vuku bulduğunda kıyamet kopacaktır.

Saat’den kastedilen : İnsanların Allah’ın emri ile kabirlerinden çıkıp hesap verecekleri, iyi olanın nimete, kötü olanın ise azaba kavuşacağı bir zaman dilimidir, günüdür. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“O gün kabirlerinden süratle çıkarlar, sanki dikili taşlara koşuyorlarmış gibidirler” (Mearic Suresi 43. ayet)

2)- Ahiret Günü’nün İsimleri

Bu günün Kur’an’da bir çok ismi zikredilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır: Kıyamet günü, Kari’a, Hesap günü, Din günü, Tamme, Vakı’a, Sahha, Ğaşiye ve buna benzer diğer isimler..

Kıyamet Günü: Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet Gününe yemin ederim ki” (Kıyamet Suresi: 1, ayet).

Kari’a: Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Kari’a nedir. O Kari’a.” (Kari’a Suresi 1-2. ayetler)

Hesap Günü: Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın yolundan sapanlara ise hesap gününü unutmaları sebebiyle şiddetli bir azap vardır.” (Sad Suresi 26. ayet)

Din günü: Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Günah sahipleri, kötü işler yapanlar ise) muhakkak ki cehennemdedirler. Din Gününde oraya varıp gireceklerdir.” (İnfitar Suresi 14-15. ayetler)

Tamme: Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“O en büyük baskın olan kıyamet (Tamme) gelip çattığı zaman.” (Naziat Suresi 34. ayet)
Vakı’a: Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet (Vakı’a) koptuğu zaman” (Vakı’a Suresi 1. ayet)
Hakka : Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Gerçekleşecek olan gün (Hakka) nedir. O gerçekleşecek, hakikaten olacak gün” (Hakka Suresi 1-2. ayetler)

Sahha: Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Büyük gürültü (Sahha) geldiği zaman” (Abese Suresi: 33. ayet)
Ğaşiye : Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Ey insanoğlu!) Ğaşiyenin haberi sana geldi mi.” (Ğaşiye Suresi 1. ayet)

3)- Ahiret Günü’ne İman Şekli

Ahiret Günü’ne genel ve tafsilatlı olarak iman edilir.

Genel (Mücmel) İman: Allah’ın bütün insanları bir yerde toplayacağı, herkese yapmış olduğu amelinin karşılığının verileceği, cennetlik olanların cennete, cehennemlik olanlarında cehenneme girecekleri bir gün olduğuna inanmakla olur.

Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Ey Muhammed!) De ki: Önceki ve sonraki bütün insanlar belirli bir günün buluşma vaktinde bir araya toplanacaklardır.” (Vakı’a Suresi: 49-50. ayetler)

Tafsilatlı İman: Ölümden sonra vuku bulacak her şeye inanmakla olur. Bu iman aşağıdaki şu hususları içine alır.

Birincisi: Kabir Fitnesi

Ölüye kabrinde rabbi, dini ve peygamberi hakkında soru sorulacaktır. Yüce Allah, iman edenleri sorulan sorulara doğru cevap vermeleri ile ayaklarını islam üzere yere sağlam basmalarını sağlar. Hadisi Şerifte geldiği üzere, Melekler ölüye sorularını yönelttiklerinde oda onlara cevap olarak :

(( ربي الله , ديني إسلام , ونبي محمد صلى الله عليه وسلم )) ( متفق عليه)

“Rabbim Allah’tır, dinim İslam, peygamberim ise Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’dir der.” (Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.)

Hadiste geldiği gibi meleklerin sorularına, soruların soruluş şekline mümin kişinin cevabı ile, münafık kişinin cevabının nasıl olacağına inanmak gerekir.

İkincisi: Kabir Azabı ve Nimetleri

Kişinin kabir azabını ya da Cennet nimetlerini göreceğine inanması vaciptir. Kabir, ya Cehennem çukurlarından bir çukur ya da Cennet bahçelerinden bir bahçe olacaktır. Kabir Ahiret yolculuğunda durulacak olan ilk duraktır. Buradaki azaptan kurtulan için daha sonra göreceği her şey daha kolay gelir. Ve kim de bu azaptan kurtulamazsa ondan sonra gelecek olan daha şiddetli olacaktır. Kıyamet artık ölen herkes için kopmuş sayılır.
Kabir azabı ya da nimeti, ruh ve cesede aynı anda tesir edecektir. Ruha bazen tek başına muamele edildiği de olur. Kabirdeki azap zalimler için, nimetler ise sadık müminler içindir.

Ölü kabir aleminde ya azap ya da nimet görür. Bunda
onun toprağa gömülmüş olması ya da olmaması herhangi bir değiştirici faktör değildir.

Yanmış, boğulmuş, vahşi hayvanlar tarafından yenilmiş olması değişik bir muamele görmesine neden teşkil etmez. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Onlar sabah akşam ateşe sunulmaktadırlar. Kıyametin koptuğu günde Firavun ailesini en şiddetli azaba sokun denilecektir.” (Ğafir Suresi 46.ayet)

Peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(( لولا أن لا تدافنوا لدعوت الله أن يسمعكم من عذاب القبر)) (رواه المسلم)

“Eğer ölülerinizi gömmekten kaçınmayacağınızdan emin olsam, Allah’a kabir azabını size duyurması için dua ederdim.” (Müslim rivayet etmiştir.)

Üçüncüsü: Sur’a Üflenmesi

Sur İsrafil (aleyhisselam)’ın içine üflediği bir hayvan boynuzudur. Birinci üfleyişinde Allah’ın dilediği dışında bütün canlılar ölür. İkinci üflemesinde ise ilk yaratılandan kıyamete kadar yaratılmış olan bütün canlılar tekrardan diriltilirler.

Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“Sur’a üflenince Allah’ın diledikleri dışında göklerde ve yerde olanlar baygın bir halde kendilerinden geçerler (ölürler). Sur’a tekrar üflenince işte o zaman dirilip kalkarlar. Ve bakınırlar.” (Zümer Suresi 68. ayet)

Peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:

(( ثم ينفخ في الصور فلا يسمعه أحد إلا أصغى ليتا ورفع ليتا ثم لا يبقى أحد إلا صعق ثم ينزل الله مطرا كأنه الطل فتنبت منه أجساد الناس ثم ينفخ فيه أخرى فإذا هم قيام ينظرون )) (رواه مسلم)

“Sonra Sur’a üflenir, O’nun sesini işiten herkes (ağaçların kuvvetli bir rüzgar karşısında eğilip doğruldukları gibi) eğilip doğrulurlar. Daha sonra bütün herkes ölür. Daha sonra Allah erkek menisine benzer bir yağmur yağdırır, bu yağmurla bütün insanlığın cesetleri (aynı bitkilerin topraktan çıkmaları gibi) topraktan çıkarlar. Daha sonra Sur’a yeniden üflenir. Bütün insanlar ayağa kalkıp bakışmaya başlarlar.” (Müslim rivayet etmiştir.)

Dördüncüsü: Ba’s (Yeniden Dirilme)

Allah’ın, Sur’a ikinci defa üflenmesinden sonra bütün herkesi tekrardan diriltmesidir. Allah sur’a ikinci defa üflenmesine izin verince, ruhlar cesetlerine dönerler, herkes kabirlerinden kalkar, ayaklarına bir şey giymeden, çıplak ve sünnetsiz olarak, yanlarında hiçbir şey olmaksızın mahşer yerine doğru hızlıca giderler. Güneş insanlara doğru yaklaşır, sıcaklığı ve ateşi artırılır. İnsanlardan çıkan ter kimilerinin topuklarına, kimilerinin dizlerine, kimilerinin bellerine, kimilerinin göğüslerine, kimilerinin omuzlarına, kimilerinin ise gırtlaklarına, ağızlarına kadar ulaşır. Bu terin ulaştığı yer insanların dünyada iken yapmış oldukları amellere göre değişir.
Öldükten sonra tekrar dirilmek, Şer’i delillerle, akıl ve duyu organları ile sabittir.

Şer’i Deliller: Ölümden sonra tekrar dirilmenin gerçekten vuku bulacağına dair Kitap ve Sünnet’te bir çok delil zikredilmektedir. Bazıları şunlardır:
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Ey Muhammed!) Deki: Evet Rabbime yemin ederim ki, şüphesiz siz tekrardan diriltileceksiniz.” (Teğabun Suresi 7. ayet) ve şöyle buyurmuştur:

“Onu ilk yaratmaya başladığımız gibi (hesap için) yeniden yaratırız.” (Enbiya Suresi 104. ayet)

Peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(( ثم ينفخ في الصور فلا يسمعه أحد إلا أصغى ليتا ورفع ليتا ثم لا يبقى أحد إلا صعق ثم ينزل الله مطرا كأنه الطل أو الظل –شك الراوي- فتنبت منه أجساد الناس ثم ينفخ فيه أخرى فإذا هم قيام ينظرون)) (رواه مسلم)

“Daha sonra Sur’a üflenir, O’nun sesini işiten herkes (ağaçların kuvvetli bir rüzgar karşısında eğilip doğruldukları gibi) eğilip, doğrulurlar. Daha sonra Allah erkek menisine benzer bir yağmur yağdırır. Bu yağmurla bütün insanlığın cesetleri (aynı bitkilerin topraktan çıkmaları gibi) topraktan çıkarlar. Daha sonra sur’a yeniden üflenir. Bütün insanlar ayağa kalkıp bakışmaya başlarlar.” (Müslim rivayet etmiştir.)
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Dedi ki: Çürümüş olduğu halde kim bu kemikleri yeniden diriltecek. (Ey Muhammed!) deki: Onları ilk defa yoktan var edip yaratan tekrardan diriltecektir.” (Yasin Suresi 78-79. ayetler)

Hissi (duyu organları ile hissedilebilen) deliller:

Yüce Allah kullarına ölüleri dirilttiğine dair Bakara Suresinde beş ayrı örnek vermiştir. Bu örnekler: Musa aleyhisselamın kavminin ölmelerinden sonra tekrar Allah tarafından diriltilmeleri, İsrail oğullarından öldürülen bir kişinin diriltilmesi, ölümden korkarak yerleşim yerlerini terkedip kaçmaya çalışanların öldürülüp tekrar diriltilmeleri, bir kasabaya uğradığında Allah’ın kudretini görmesi için öldürülüp tekrardan diriltilen kişi, İbrahim aleyhisselamın kuşları, bunların hepsi yeniden dirilmeye birer örnektirler.

Akli deliller: İki şekilde getirilebilir.

a- Yüce Allah yeri, göğü ve onların içindeki her şeyi yaratandır. Onları hiçbir şey yokken yaratmaya gücü yetenin, tekrardan yaratmaya da gücü yeter.

b- Nasıl Yüce Allah ölü toprağa gökyüzünden yağmur indirdikten sonra onu diriltir, yeşillendirir ve ona canlılık verirse aynı şekilde bu ölü toprağa can veren, ölmüş ve çürümüş cesetlere de can verebilir.


Beşincisi: Haşr, Hesap Ve Ceza

Cesetlerin diriltileceğine, herkesin bir yerde toplanacağına, yaptıkları işler hakkında sorguya çekileceklerine, aralarında adaletle hükmedileceğine, herkesin yaptığı işlerin karşılığını tam olarak göreceğine inanmak gerekir. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Biz onların hiçbirini geri bırakmadan, hepsini bir yerde toplarız.” (Kehf Suresi 47. ayet)

Ve şöyle buyurmuştur:

“Kitabı sağından verilen kimseler alın kitabımı okuyun, ben zaten hesabıma kavuşacağımı anlamıştım der. Artık o hoşnut edici bir yaşayış içindedir.” (Hakka Suresi 19-21. ayetler)

Haşr: İnsanların tamamının toplanacakları meydana sürülmeleridir.

Ba’s ise: Ruhların tekrardan cesetlerine dönmesidir.

Hesap ve Ceza: Yüce Allah bütün kullarını iki eli arasında toplar, her kula dünyada yapmış olduğu işleri gösterir. Böylece müminler yapmış oldukları amelleri görerek Allah’ın onlara tanımış olduğu minnetin farkına varırlar. Çünkü Yüce Allah onların dünyada yapmış oldukları hataları gizlemiş, Ahiret'te de onların bu hatalarını affetmiştir. Her mümin iman derecesine göre haşrolunur. Melekler onlar ile karşılaştıklarında cennet ile müjdelerler. Müminler bu korkutucu günün sıkıntılarından emindirler. Yüzleri parlak ve güleçtir.

Diğer yandan yalancı, inatçı, dine yüz çevirenler için ise çok zor, ince bir hesap vardır. İşlemiş oldukları küçük-büyük her günahtan hesaba çekileceklerdir.

Zilletlerinin artması, daha fazla zelil olmaları için yüzleri üzerinde süründürüleceklerdir. Bu onların kendi elleriyle kazandıklarının, yaptıklarının ve dini yalanlamalarının cezasıdır.

Kıyamet günü hesaba ilk çekilecek olan peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem)’in ümmetidir. Onlar tevhit inançlarında herhangi bir kusur olmadığından dolayı cennete hesapsız, sualsiz, azap görmeden girecek olan yetmiş bin kişidir. Peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem) onları şöyle vasfetmiştir.

(( لا يسترقون ولا يكتوون ولا يطيرون وعلى ربهم يتوكلون ))

“Onlar başkalarından kendilerine şifa olması için Kur’an okumalarını istemezler, dağlanmazlar (yaralarını ateş ile yakmazlar), herhangi bir şeyi uğursuz görmezler ve sadece Allah’u Teala’ya tevekkül ederler.” Cennete hesapsız, sorgusuz girecek olanlardan biride büyük sahabi Ukkaşe bin Mahsan (radıyallahu anh)’dır.

Kul Allah’a ait haklardan ilk olarak namaz hususunda hesaba çekilecektir. İnsanlar arasındaki hukuklarda ise ilk önce kanları ile alakalı haklarından hesaba çekileceklerdir (cinayet ve yaralanma gibi).

Altıncısı : Havuz

Cennet içeceklerinden ve Kevser nehrinden oluşan Arasat meydanında bulunan peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem)’e ait çok büyük bir havuzdur. Bu havuzdan peygamber efendimizin ümmetinden mümin olanlar içeceklerdir.

Bu havuz şu özelliklere sahiptir: Havuzun suyu sütten daha beyaz, kardan daha soğuk, baldan daha tatlı, miskten daha güzel kokan, her bir kenarı bir aylık yol tutan büyük bir havuzdur. Bu havuzun iki oluğu bulunmaktadır. Su içme kapları gökteki yıldızlardan daha çoktur. Bu havuzdan kim bir kere içerse bir daha susamaz. Bu konuda peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

(( حوضي مسيرة شهر وماؤه أبيض من اللبن وريحه أطيب من المسك وكيزانه كنجوم السماء من شرب منه لم يظمأ أبدًا ))

“Havuzum bir aylık yol kadardır, suyu sütten beyaz, kokusu miskten güzel, su kapları yıldızlar kadardır. Kim ondan bir kere içerse bir daha susuzluk hissetmez.” (Buhari rivayet etmiştir.)

Yedincisi : Şefaat

İnsanlar Arasat meydanında sıkıntıları artıp uzun süre orada bekledikten sonra kendilerine Allah’ın katında bu sıkıntılarından kurtulmaları için şefaat edecek birini ararlar. Bütün büyük peygamberleri gezerler. Hepside acizliklerini belirtirler. En son olarak da Peygamber efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem) gelirler. Çünkü O’nun bütün günahları Allah’u Teala tarafından affedilmiş, öncekilerin ve sonrakilerin övdüğü bir konuma gelmiştir. İşte O yüce peygamber arşın (tahtın) önüne gelir ve secde eder.

Yüce Allah peygamber efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem) secde halinde iken daha önce bilmediği bir çok zikir, hamd ve şükrü O’na ilham eder. Oda bu ilham edilen zikir ve hamdlerle rabbinden şefaat edebilmek için izin ister.

Peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:

(( إن الشمس تدنو يوم القيامة حتى يبلغ العرق نصف الأذن فبينما هم كذالك استعانوا بآدم ثم بإبراهيم ثم بموسى ثم بعيسى ثم بمحمد صلى الله عليه وسلم فيشفع ليقضي بين الخلق فيمشي حتى يأخذ حلقة الباب فيومئذ يبعثه الله مقاما محمودا يحمده أهل الجمع كلهم )) ( رواه البخاري )

“Kıyamet günü (güneşin sıcaklığından insanlardan çıkan ter o kadar çok olur ki) bu ter insanların kulaklarının yanına ulaşıncaya kadar güneş onlara yakınlaşır. İnsanlık bu halde iken Adem (aleyhisselam)’dan kendilerine yardımcı olmasını isterler. Daha sonra İbrahim (aleyhisselam)’dan, daha sonra Musa (aleyhisselam)’dan, daha sonra İsa (aleyhisselam)’dan yardım isterler. (Hepside bir mazeret öne sürerler) En son olarak peygamber efendimiz Muhammed (sallalahu aleyhi ve sellem)’e gelirler. Peygamber efendimiz insanlar hakkında hüküm verilmesi için şefaat eder. (Cennetin kapısının) kulpunu tutuncaya kadar Cennete doğru yürür. O gün yüce Allah O’na Makam-el Mahmud’u (en büyük şefaati) verir ve bütün insanlık O’na övgüler yağdırır.” (Buhari rivayet etmiştir)

Bu peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem)’in edeceği büyük şefaattir. Bunun gibi peygamber efendimize ait başka şefaatlerde vardır.

1- Cennet ehlinin Cennete girebilmesi için olan şefaatidir. Buna delil ise peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem)’in şu sözüdür:

آتي باب الجنة يوم القيامة فاستفتح فيقول الخازن من أنت؟ قال فأقول محمد فيقول بك أمرت لا أفتح لأحد قبلك )) ( رواه مسلم )

“Kıyamet günü cennetin kapısına gelirim ve açılmasını isterim. Cennetin bekçisi Sen kimsin? diye bana sorar. Bende O’na Ben Muhammed’im derim. O da Senden önce hiç kimseye bu kapıyı açmamakla emrolundum, der.” (Müslim rivayet etmiştir.)

2- Günahları ile sevapları eşit olanların Cennete girebilmeleri için olacak şefaatidir. Bu görüşü bazı ilim adamları söylemiştir. Yalnız herhangi bir delili yoktur.

3- Cehenneme girmeyi hak etmiş bazı kimselerin ateşten kurtulup cennete girmeleri için olacak şefaatidir. Buna delil ise peygamber efendimiz (sallalahu aleyhi ve sellem)’in şu sözüdür:

(( شفاعتي لأهل الكبائر من أمتي )) ( رواه أبو داود )

“ Şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenler için olacaktır.” ( Ebu Davut rivayet etmiştir.)

4- Cennet ehlinin cennetteki derecelerinin artması için peygamber efendimizin (sav) edeceği şefaatidir. Buna delil ise peygamber efendimizin şu sözüdür:

(( اللهم اغفر لأبي سلمة وارفع درجته في المهتدين )) ( رواه مسلم )

“Ey Allahım! Ebi Seleme’ye mağfiret et ve O’nun derecesini hidayete erenler arasında yükselt.” (Müslim rivayet etmiştir.)

5 – Cennete hesapsız, sorgusuz ve azap görmeden girecek olan kimseler için peygamber efendimizin edeceği şefaattir. Bunun delili ise Peygamber efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) Ukkaşe bin Mahsan’ın cennete hesapsız ve azapsız bir şekilde girecek olan yetmiş bin kişiden biri olması için ettiği şu duadır.

(( اللهم اجعله منهم )) ( متفق عليه )

“Ey Allahım! Onu (Ukkaşe bin Mahsan’ı) onlardan (cennete azapsız ve hesapsız olarak gireceklerinden) eyle, demiştir.” (Hadis Müttefakun aleyhdir.)

6 - Cehenneme büyük günahları yüzünden girenlerin cennete girebilmeleri için Peygamber efendimizin edeceği şefaattir. Bunun delili ise Peygamber efendimizin şu sözüdür.

(( شفاعتي لأهل الكبائر من أمتي )) ( رواه أبو داود )

“Şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenler için olacaktır.” (Ebu Davud rivayet etmiştir.)

Ve şöyle buyurmuştur:

(( يخرج قوم من النار بشفاعة محمد صلى الله عليه وسلم فيدخلون الجنة يسمون الجهنميين )) ( رواه البخاري )

“Cehennemden bir grup insan Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) şefaati ile çıkar ve cennete girerler. Onlara cehennemlikler denir.” (Buhari rivayet etmiştir.)

7- Cehennem azabını hak edenlerin azaplarının hafifletilmesi için peygamber efendimizin edeceği şefaattir. Buna örnek Peygamber efendimizin amcası Ebu Talib’e edeceği şefaattir. Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:

(( لعله تنفعه شفاعتي يوم القيامة فيجعل في ضحضاح من النار يبلغ كعبيه يغلي منه دماغه )) ( متفق عليه)

“Umulur ki Kıyamet günü şefaatim O’na (Ebu Talib’e) fayda verirde ayak topuklarına kadar ulaşan bir cehennem ateşi ile (azap görür). Bu azapla O’nun beyni kaynayacaktır.” (Hadis Muttefakun aleyhtir.)

Şefaatin Allah’ın katında kabul olabilmesi için iki şart vardır.

a- Şefaat edecek ve kendisine şefaat edilecek olandan Yüce Allah’ın razı ve hoşnut olması gerekir.

b- Şefaat edecek kimseye Yüce Allah’ın şefaat edebilmesi için izin vermesi gerekir.

Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Onlar) Allah’ın rıza gösterdiği kimselerden başkasına da şefaat edemezler” (Enbiya Suresi 28. ayet)

“Allah’ın izni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir.” (Bakara Suresi 255. ayet)
Sekizincisi: Mizan (Terazi)

Yüce Allah kıyamet günü kullarının amellerini tartmak için bir terazi (mizan) koyacaktır. Bu terazi ile ameller tartılıp herkese yapmış olduğu amelin karşılığı verilecektir. Bu terazinin iki kefesi birde ölçü ayarı (dili) vardır. Bu terazi ile kulların yaptığı işler ya da kulların yaptığı işlerin yazıldığı sahifeler, ya da kulun kendisi tartılır. Bu saydıklarımızın hepsi tek tek tartılır. Fakat tartıda etkileyici olan kulun yaptığı işlerin ağırlığı ya da hafifliğidir. İşte bu şekilde terazinin (mizanın) varlığına inanmak gerekir.

Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmuştur:

“Kıyamet günü adalet terazilerini kurarız. Bu itibarla hiçbir nefis, hiçbir şekilde haksızlığa uğramayacaktır. (Kişinin ameli) hardal tanesi ağırlığı kadar bile olsa onu getirir (karşılığını veririz ). Biz hesap görücü olarak yeteriz.” (Enbiya Suresi 47. ayet)
Ve şöyle buyurmuştur:

“(Kıyamet günü) kimin tartıları ağır çekerse işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kiminde tartıları hafif gelirse ayetlerimize küfretmiş olmaları dolayısıyla kendilerini ziyana uğratmış olanlarda onlardır.” (Araf Suresi 8-9. ayet)

Peygamber efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur:

(( الطهور شطر الإيمان فالحمد لله تملأ الميزان )) ( رواه مسلم )

“Temizlik imanın yarısıdır. Elhamdulillah (sözü) ise teraziyi doldurur.” (Müslim rivayet etmiştir)

Ve şöyle buyurmuştur:

(( يوضع الميزان يوم القيامة لو وزن فيه السموات والأرض لوسعت )) (رواه الحاكم )

“Kıyamet günü terazi konur. (O kadar büyüktür ki)üzerine semalar ve yeryüzü tartılmak için konacak olsa genede sığar.” (Hakim rivayet etmiştir)

Dokuzuncusu: Sırat Köprüsü

Cehennemin üzerine konulmuş üzerinden geçenlerin hesaptan sonra cennete girecekleri kıldan ince kılıçtan keskin bir köprüdür. Biz onun varlığına inanırız. Onun üzerinden insanlar Cennete doğru hareket ederler. Kimileri göz açıp kapayıncaya kadar, kimileri şimşek gibi, kimileri rüzgar gibi, kimileri kuş gibi, kimileri iyi koşan atlar gibi, kimileri hızlıca koşan insanlar gibi, kimileri hızlıca yürüyen kişiler gibi, kimileride sürünerek geçerler. Herkesin geçişi dünyadaki amellerine göredir. Bazılarıda köprüyü geçişleri esnasında demir kancalarla hızlıca tutulup cehenneme atılırlar. Kim sırat köprüsünün üzerinden geçerse cennete girer. Sıratı ilk geçecek olan peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’dir. Daha sonra onu takiben ümmeti geçer. O gün peygamberlerden başka hiç kimse konuşmaz. Onların duası ise: “ Ey Allah’ım! Bizi selamete erdir”dir. Cehennem üzerindeki sırat köprüsünün kenarlarında büyüklüklerini yalnız Yüce Allah’ın bileceği kancalar vardır. Yüce Allah bu kancalar ile dilediğini tutar ateşe atar.

Sırat Köprüsünün Özellikleri:

Kılıçtan daha keskin, kıldan daha ince, ve kaygandır. Allah’ın dilediğinin dışında üzerinde kimse sabitçe duramaz. Köprü karanlıklar içine kurulmuştur. Köprünün iki yanında üzerinden geçenler için şehadette bulunmak üzere emanet (emanet edileni koruma sıfatı) ve sıla-i rahm (akrabalık) beklerler. Kim emanet ve sıla-i rahmin hakkını vermişse onun için iyi şehadette, kimde haklarına riayet etmemişse onun içinde kötü şehadette bulunurlar.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Ey insanlar!) içinizden hiç kimse yoktur ki cehenneme uğramamış olmasın. Bu Rabbinin yerine getirmeyi üzerine aldığı kesinleşmiş bir (hüküm)dür. Sonra biz korkup, sakınanları kurtarır, zalimleri ise cehennemde diz üstü bırakırız.” (Meryem Suresi 71-72. ayet)

Peygamber efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur:

(( يضرب الصراط بين ظهراني جهنم فأكون أنا و أمتي أول من يجيزه )) ( رواه مسلم )

“Cehennemin ortasına sırat köprüsü kurulur. Ben ve ümmetim onu ilk geçenler oluruz.” (Müslim rivayet etmiştir.)

Ve şöyle buyurmuştur:

((ويضرب جسر جهنم فأكون أول من يجيزه ودعاء الرسل يومئذ اللهم سلم سلم )) (متفق عليه)

“Cehennem köprüsü (sırat köprüsü) kurulur. Ben onu ilk geçecek olanım. O gün peygamberlerin duası “Ey Allah’ım! Bizi selamete erdir”dir.” (Muttafakun aleyh)
Ebu Said El-Hudri (radıyallahu anh) şöyle buyurmuştur:

(( بلغني أن الجسر أدق من الشعر وأحد من السيف )) ( رواه مسلم )

“Bana gelen habere göre sırat köprüsü kıldan daha ince, kılıçtan daha keskindir.” (Müslim rivayet etmiştir)

Peygamber efendimiz sallalahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

(( وترسل الأمانة والرحم فتقوم على جنبي الصراط يمينا وشمالا فيمر أولكم كالبرق ثم كمر الريح ثم كمر الطير وشد الرحال تجزي بهم أعمالهم ونبيكم قائم على الصراط يقول رب سلم سلم حتى تعجز أعمال العباد حتى يحيئ الرجل فلا يستطيع السير إلا زحفا قال وعلى حفتي الصراط كلاليب معلقة مأمورة بأخذ من أمرت به فمخدوش ناج ومكدوس في النار )) ( رواه مسلم )

“Emanet (emanet edilen bir şeyi koruma sıfatı) ve rahm (akrabalık bağı) gelir sırat köprüsünün sağ ve sol yanına durur beklemeye başlarlar. Köprüyü ilk önce geçenler tıpkı bir şimşek gibi, sonrakiler rüzgar gibi, sonrakiler kuş gibi ve hızlıca yolculuğa çıkan bir kişi gibi geçeceklerdir. Herkes ameline göre (köprüyü) geçişinin karşılığını görecektir. Ve sizin peygamberiniz (bütün bu olaylar olurken) köprünün başında “Rabbim Sen selamete erdir” diye dua edecektir. Taki bazı kulların amelleri sırat köprüsünü geçişine izin vermeyinceye kadar bu şekilde devam eder. Hatta bir adam gelir, yürümeye gücü yetmediğinden arkası üzerine sürüne sürüne ilerler.” Peygamber efendimiz sözüne şöyle devam etmiştir: “ Sırat köprüsünün iki tarafında asılı kancalar bulunmaktadır. Yakalamakla emrolundukları insanları yakalarlar. Kim arkasından itilirse cehenneme düşer ve kimde hafif yaralar alırsa kurtuluşa erer.” (Müslim rivayet etmiştir)

Onuncusu: Kantara

Müminler sırat köprüsünü geçtikten sonra kantara denilen bir yerde toplanacaklardır. Burası cennet ile cehennem arasında bir yerdir. Cehenneme düşmekten kurtulmuş müminler burada kendi aralarındaki ve birbirlerinden, haklarını alırlar. Bu haklardan da kurtulduktan sonra tamamen temizlenmiş olarak cennete girerler. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

(( يخلص المؤمنون من النار فيحبسون على قنطرة بين الجنة والنار فيقتص لبعضهم من بعض مظالم كانت بينهم في الدنيا حتى إذا هذبوا ونقوا أذن في دخول الجنة فو الذي نفس محمد بيده لأحدهم أهدى بمنزله في الجنة منه بمنزله كان في الدنيا )) ( رواه البخاري )

“Müminler ateşten kurtulduktan sonra, cennet ile cehennem arasındaki kantara denen bir yerde toplanırlar. Birbirlerine dünyada yapmış oldukları haksızlıkların, kul haklarının cezasını öderler. Herkes hakkını alıp iyice temizlendikten sonra cennete girebilmeleri için izin verilir. Muhammedin nefsi elinde olana (Allah’a) yemin ederim ki (cennete) girenlerden her biri cennetteki evini dünyadaki evinden daha iyi bilir.” (Buhari rivayet etmiştir)

Onbirincisi: Cennet ve Cehennem

Biz müslümanlar cennet ve cehennemin hakikaten varolduğuna inanırız. Cennet ve cehennem ne yok olur nede kaybolur. Ne cennet ehlinin nimetleri nede cehennem ehlinin azabı bitici ve zail olucu değildir.

Tevhit ehli olan Allah’ı birleyen müslümanlar eğer cehennemi hakedecek bir günah işlemişler ise Allah’ın rahmetiyle ve yine O’nun izni ile ve sonra şefaat edeceklerin şefaati ile cehennem azabından kurtulacaklardır.

Cennet: Allah’ın takva ehli insanlar için hazırladığı içinde nehirler, yüksek odalar, güzel hanımlar, nefsin arzu ettiği hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir kalbin hatırına gelmeyecek nimetler diyarıdır. Cennetin nimetleri hiçbir şekilde bitmez ve sona ermez. Cennette bir kırbaç kadar yer, dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır. Kokusu kırk yıllık yoldan duyulur. Cennette kula verilecek en büyük nimet kendi gözüyle Rabbi olan Yüce Allah’ı görmesidir.

Kafirler ise; Rableri olan Allah’ı göremeyeceklerdir. Buna izin verilmeyecektir. Kim Allah’ın müminler tarafından görüleceğini inkar ederse kafirlerle müslümanları bu yasaklamalarda bir tutmuş olur.

Cennetin yüz derecesi vardır. Her derece arası gökyüzü ile yeryüzü arasındaki mesafe kadardır. En yüksek derecede firdevs cenneti vardır. Bu cennetin çatısını Yüce Allah’ın arşı (tahtı) oluşturur. Cennetin sekiz kapısı vardır. Her kapının genişliği Mekke ile Medine arasındaki mesafe kadardır. Öyle bir gün gelecektir ki bu kapılarda kalabalıktan izdiham oluşacaktır. Cennetin en alt seviyesini hak eden kişiye dünya ve onun on katı kadar nimet verilecektir.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Cennet) takva sahipleri için hazırlanmıştır.” (Al-i İmran Suresi 133. ayet)
Yüce Allah cennet ehlinin ebedi olarak orada kalacağını, cennetin günün birinde yok olmayacağına dair şöyle buyurmuştur:

“Onların (amellerinin) karşılığı içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan Adn cennetleri olacaktır.” (Beyyine Suresi 8. ayet)

Cehennem: Allah’ın asiler, kafirler için hazırladığı içinde türlü türlü azapların, çeşit çeşit işkencelerin olduğu bekçileri sert ve tutumlu olan, kafirlerin ebedi olarak içinde kalacakları bir diyardır. Onların yiyecekleri zakkum ağacının meyveleri, içecekleri ise kaynamış madendir. Dünyadaki ateş cehennem ateşinin hararetinden yetmiş kat daha hafiftir. Cehennem ateşi atmış dokuz kat daha güçlü ve şiddetlidir. Bu ateş içine atılanlardan hiç bıkmaz hatta daha yok mu diye söylenir. Cehennemin yedi kapısı vardır. Her kapı belli miktarda insanlardan nasibini içine alır.

Yüce Allah cehennem hakkında şöyle buyurmuştur:

“(Cehennem) kafirler için hazırlanmıştır.” (Ali İmran Suresi 131. ayet)

Cehennem ehlinin orada ebedi kalacaklarına, ve cehennem ateşinin günün birinde yok olmayacağına dair ise Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz ki Allah kafirleri lanetlemiştir. Ve onlar için içinde ebedi kalacakları sair cehennemini hazırlamıştır.” (Ahzap Suresi 64 ve 65. ayet)

4)-Ahiret Günü’ne İman Etmenin Faydaları

1- Allah’ın emirlerine itaat etmeye kişi istekli olur, sevap kazanmaya karşı arzulu ve ümitli olur.

2- Kişi masiyet ve günah işlemekten korkar.

3- Müslüman dünyada kaybettiklerinin karşılığını Ahirette alacağını düşünerek sıkıntı ve kederlerini unutur ve rahatlar.

4- Yeniden dirilişe inanış toplum ve fert açısından daima düzenleyici ve iyileştirici bir faktör oynar. Çünkü kişi yapmış olduğu amellerin karşılığını göreceğini bilerek o doğrultuda hareket eder buda onun ve toplumun kötülüklerden, haksızlıklardan arınmasına, toplumun düzelmesine neden olur. Kişi Allah’a karşı yapacağı ibadetlerde dosdoğru olur, bu da topluma ekilecek olan şer tohumlarının önünün kapanmasına, hayrın ve iyiliğin yayılmasına, toplumda huzur ve refahın hüküm sürmesine neden olur.
editor
Administrator
Gönderiler: 82
graph
Sitede Değil Kullanıcı bilgilerini görmek için tıklayın
Son Düzenleme: 27/03/2010 22:29 Düzenleyen editor.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
 
Üste gitSayfa: 1

Üye Giriş Formu

Allah yaratılış gayesi yaratılışgayesi davet muhammed melek Kuran Sünnet hadis ayet cennet, cehennem, islam, insan, yazılı, sesli, video, yayın, ebu, said, enes, canlı, tv, abdurrahman, musa, isa, ibrahim, nuh, ıstılah, sohbet, albani, buhari, muslim, tirmizi, nesai, ibn, mace, taberi, kesir, kurtubi, sitte, ebu, davut, davud, sunen, dua,  büyü, cin, sihir, tılsım, ahmed, korunma, edeb, rukye, oruç, namaz, kurban, bayram, ramazan, fıtrat, tevhid, uluv, risale, tahkik, menhec, tahric, nur, muaz, zaman, sema, arş, cübbeli, harun, isa, yahya, vahiy, islami, video, islamivideo, mesnevi, mevlana, guraba, kitap, al, oku, öğren, cd, indir, download, ebu said tasavvuf mevlana fetva ayet ebusaid kitap kays leyla mecnun celalettin celaleddin rumi kimya zahir tecelli vasıf tanımak nitelemek hadis ilim  amel iman nas iman ıstılahşeriathakikathükümkuran sünnet küfür şirk tevhid sünnet kalp hayat zikir iman

Şu anda 932 ziyaretçi çevrimiçi