Hoş geldiniz, Ziyaretçi
Lütfen Giriş yada Kayıt.    Kayıp Parola?

Peygamberlere İman
(1 inceleyen) (1) Ziyaretçi
Alta gitSayfa: 1
BAŞLIK: Peygamberlere İman
#44
Peygamberlere İman 14 Yıl önce Karma: -10
AddThis Social Bookmark Button
PEYGAMBERLERE İMAN

1)-Peygamberlere İman Etmek

İmanın şartlarından biridir. Kulun İmanı Peygamberlere iman etmedikçe geçerli olmaz. Allah risaletini (indirdiği dinleri) tebliğ etmeleri için, insanlar arasından seçip ayırdığı elçiler olduğuna inanılması gerekir. Kim onlara tabi olursa hidayete, doğru yola erişir ve kim onlara asi olur, kabul etmezse doğruluktan ayrılır, aşırılığa gider. Onlar apaçık bir tebliğ ile Allah’ın kendileri üzerine indirdiklerini insanlığa açıklamışlardır. Kendilerine emanet edilen dini hükümleri, emanet sahibi olan insanlığa teslim etmişler ve o insanlığa nasihatta bulunmuşlardır. Allah’ın dini doğrultusunda küfürle savaşmışlar, Allah’ın indirmiş olduğu dini yaymaya, hükümlerini tatbik etmeye çalışmışlardır.

Bununla beraber Allah’ın insanlığa göndermiş olduğu hüccetini insanlığa ortaya koyabilecekleri bir mazaret kalmaması için ikame etmişler bu hüccette herhangi bir değiştirmeye (tağyire) gitmemişler, dini bir görevi, gerekliliği gizlememişlerdir. Allah’ın Bize isimlerini bildirdiği ve bildirmediği bütün peygamberlere iman eder, Onlara inanırız, Her peygamber kendisinden sonra gelecek olanı, müjdelemiş, sonra gelense kendisinden önce geleni doğrulamıştır.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Ey Müslümanlar! Siz de) deyin ki: Biz Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İshak’a, Yakub’a ve torunlarına indirilenle, Musa’ya, İsa’ya ve bütün peygamberlere Rableri (Allah) tarafından verilenlere iman ettik. Onların (Peygamberlerin)
hiçbirisini diğerlerinden ayırt etmeyiz. Ve biz Allah’a teslim olanlarız.” (Bakara Suresi 136. ayet)

Kim bir peygamberi yalanlarsa, onu doğrulayan diğer peygamberi yalanlamış olur. Ve kim o yalanlanan peygambere asi olur, kabul etmezse, kendisine itaat etmeyi emreden diğer peygambere de asi olmuş olur.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur :

“Allah ve Peygamberlerini inkar edenler, Allah ve Peygamberlerinin arasını açmayı isteyenler, bazılarına inanır, bazılarını inkar ederiz diyorlar. (İman ile küfür arasında) bir yol tutmak isteyenler, işte gerçekten kafir olanlar onlardır. Ve Biz (böyle) kafirler için, zelil edici, aşağılayıcı bir azap hazırladık.” (Nisa Suresi 150. -151. ayetler)

2)- Gerçek Peygamberlik

Peygamberlik yaratıcının şeriatını, kanunlarını, koyduğu hükümleri yaratılana tebliğ etmek için kullandığı vasıtadır, aracıdır. Yüce Allah kullarından dilediğine onu verir. Kulları arasından dilediğini bu iş için seçer. Allah’tan ğayrı kimse bu konuda söz hakkına sahip değildir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Allah melekler ve insanlar arasından elçiler seçer. Muhakkak ki Allah çokça ve her şeyi duyan ve görendir.” (Hac Suresi 75. ayet).

Peygamberlik Allah tarafından verilir. Kulun çokça ibadet ve taat yapması ile elde edilemez. Peygamberlik, peygamber olan kişinin isteğine ya da seçimine bağlı değildir. Allah kulları arasından peygamberini seçer ve onu dini tebliğle görevlendirir.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Allah (kulları arasından) dilediğini kendisine seçer, kendisine doğru yöneleni de hidayete. doğru yola iletir.” (Şura Suresi 13. ayet)
3)-Peygamberlerin Gönderilmesindeki Hikmetler

Peygamberlerin gönderilmesindeki hikmetler şu gelen hususlarla ortaya çıkar:
Birincisi: Kulu kula ibadet etmekten kurtarıp, yaratıcı olan Rabbine ibadet etmesini sağlamaktır. İnsanlığı kölelik zincirlerinden, Allah’a ibadetteki özgürlüğe kavuşturmaktır.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Ey peygamber!) Biz Seni ancak alemlere rahmet olman için gönderdik” (Enbiya Suresi 107. ayet).

İkincisi: Allah’ın kullarını yaratma gayesini, sebebini kullarına bildirmektir. Allah’ın birlenebilmesi, O’na ibadet edilebilmesi, kulları arasında alemlerden üstün tuttuğu, seçtiği ve gönderdiği peygamberler olmaksızın bilinemez, anlaşılamaz.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak Biz her ümmete Allah’a ibadet etsinler, tağuttan (Allah’ın dininden uzaklaştıran ve Allah’ın dışında ibadet edilen her şeyden) sakınsınlar, uzaklaşsınlar diye bir peygamber gönderdik.” (Nahl Suresi 36. ayet).

Üçüncüsü: Peygamberlerin gönderilmesi ile insanlığa hüccet ikame edilmesidir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Allah) insanlığa uyaran ve müjdeleyen elçileri, peygamberleri, peygamberler gönderildikten sonra ortaya koyacakları mazeret kalmasın diye göndermiştir. Allah izzet sahibidir ve hüküm sahibidir.” (Nisa Suresi 165. ayet):

Dördüncüsü: Hakikati bilinmeyen, ğaybe ait insanların akılları ile çözemeyecekleri, meleklerin tanınması Ahiret Günü, Allah’ın isim ve sıfatları gibi konuları beyan etmeleri ve açıklamaları içindir.

Beşincisi: Peygamberler güzel ahlaklarla donatılmış, şüphe ve şehevi istekleri (dünya malı, sulta, mertebe gibi) olmayan örnek insanlardır. Ve örnek alınmaları için gönderilmişlerdir.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Onlar Allah’ın hidayet ettiği, doğru yola sevkettiği insanlardır. Onların hidayetini kendine örnek al ve ona tabi ol.” (Enam Suresi 90. ayet). Ve şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki Sizin için Allah’ın elçisinde güzel bir örnek (örnekler) vardır.” (Mumtehine Suresi 6. ayet).

Altıncısı: Nefislerin islahı, temizlenmesi, pisliklerden arındırılması, her türlü helak edici şeylerden uzaklaştırılması için gönderilmişlerdir.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur.

“Okuması, yazması olmayan ümmi bir topluma, kendi içlerinden olan ve onlara Allah’ın ayetlerini okuyan, (pisliklerden) temizleyen ve onlara kitabı (Kur’an) ve hikmeti (Sünnet’i) öğreten bir elçi, peygamber gönderen O’dur.” (Cuma Suresi 2. ayet).

Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

((إنما بعثت لأتمم مكارم الأخلاق)) [رواه أحمد والحاكم]

“Muhakkak ki Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.” (Ahmet ve Hakim rivayet etmiştir).

4) - Peygamberlerin Görevleri

Peygamberlerin çok önemli görevleri vardır. O görevlerin bazıları şunlardır:

a- İnsanları Allah’ın şeriatına, kanunlarına, hükümlerine, yalnızca Allah’a ibadet etmeye çağırmak, Allah’ın dışında ibadet edilenlerden onları kurtarmaktır.
Yüce Allah Şöyle buyurmuştur:

“İşte O peygamberler Allah’ın dinini (insanlara) tebliğ ederler. Ve ondan hakkı ile gerektiği gibi korkarlar. (Allah’tan) başka hiç kimseden de korkmazlar Allah hesap görücü olarak yeter.” (Ahzab Suresi 39. ayet).

b- Dinin açıklanması, anlaşılır hale getirilmesidir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Sana Biz Kur’an’ı insanlara kendilerine indirileni açıklaman için indirdik Umulur ki düşünürler” (Nahl Suresi 44. ayet).

c- Ümmeti kötülüklerden sakındırıp, hayra iyiliğe davet etmektir. Onları yaptıkları iyi amellerin karşılığı olarak sevap, kötü amellerinin karşılığı olarakta azapla müjdelemektir.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Müjdeleyen ve uyaran (sakındıran, korkutan) peygamberler.” (Nisa Suresi 165. ayet)

d- İnsanlara söz ve fiileri ile güzel örnek olmaktır.

f- Allah’ın Şeriatının, kanunlarının yeryüzünde hayat bulması, işler hale gelmesi, yürürlükte kullanılmasıdır.

h- Peygamberlerin kıyamet günü ümmetlerine, üzerlerine yüklenen vazifeyi tebliğ ettiklerine şehadet etmeleridir.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

‘Her ümmetten bir şahit (peygamber) getirdiğimiz ve Seni de (peygamber efendimizi) bunlara (müşriklere) şahit olarak gösterdiğimiz, getirdiğimiz zaman (o kafirler ne yapacaklardır).” (Nisa Suresi 41. ayet)

5)-İslam Dini Bütün Peygamberlerin Ortak Dinidir

İslam bütün elçilerin, peygamberlerin ortak dinidir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki Allah’ın katında din İslamdır” (Al-i İmran Suresi 19. ayet).

Kanunları şeriatleri farklı olsada hepside sadece Allah’a ibadet etmeye, O’nun dışında ibadet olunan her şeyi terketmeye davet etmişlerdir. Onların hepsi de Allah’ı birlemek olan asılda, davetleri aynı doğrultuda olmuştur. Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
((الأنبياء إخوة لعلات)) [رواه البخاري]

“Peygamberler babaları bir anaları ayrı kardeşlerdirler. (dinleri bir, şeriatleri farklı).” (Buhari rivayet etmiştir).

6)-Peygamberler İnsandırlar, Ğaybı Bilmezler

Ğaybı bilmek Allah’ın uluhiyyeti ile alakalı hususlardandır, peygamberlerin sıfatlarından değildir. Çünkü onlarda diğer insanlar gibi normal insanlardırlar. Yemek yerler, içerler, evlenirler, uyurlar, hasta olurlar ve yorulurlar. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki yemek yememiş ve sokaklarda, çarşılarda gezmemiş, yürümemiş olsun.” (Furkan Suresi 20. ayet).

Ve şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak Senden önce (önceki kavimlere) peygamberler gönderdik ve onlara zevceler (eşler) ve zürriyet (evlatlar) verdik.” (Rad Suresi 38. ayet).
Onlarda da aynı diğer insanlarda olduğu gibi hüzünlenmek, üzülmek, mutluluk duymak, yorgun ve zinde olmak gibi hasletler, sıfatlar vardır. Ğaybı, gözle görülmeyen şeyleri bilemezler. Ğaybı bilmeleri ancak Allah’ın onlara bildirdiği kadardır.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Allah) ğaybı bilendir. O’nun ğaybe ait kıldığı hususları (kendisinden başka) hiç kimse bilmez. Ancak kendilerinden razı olduğu bazı peygamberler bu hükümden müstesnadır (Yalnız Allah’ın izin verdiği kadarını bilebilirler) Peygamberi (cinlerden) önlerinden ve arkalarından koruyacak, onları gözetecek (melekleri Allah) koyar.” (Cin Suresi 26. -27. ayet).

7)- Peygamberlerin İsmeti (Masumluğu)

Allah kulları arasından cisim, beden, akıl ve ahlak olarak en kamil olanını, en efdalini, risaletini tebliğ için seçmiş, Onu da Peygamber yapmış. O peygamberi büyük günahlardan korumuş bütün ayıplardan beri kılmıştır. Ki O peygamber Allah’ın kendisine vahyettiği dini ümmetine, gönderildiği kavme bildirsin, tebliğ etsinler. Onlar bütün ümmetin ittifakı ile Allah’tan kullarına tebliğ ettikleri dini hususlarda masumdurlar.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni (insanlara) tebliğ et. Eğer Sen bu emredileni yerine eksiksiz getirmezsen (peygamberlik görevin olan) dini tebliğ vazifeni yerine getirmemiş olursun. Allah Seni insanlardan korur (kötülüklerinden korur).” (Maide Suresi 67. ayet).

Ve şöyle buyurmuştur:

“İşte o peygamberler Allah’ın dinini (insanlara) tebliğ ederler. Ve ondan hakkı ile gerektiği gibi korkarlar. (Allah’tan) başka hiç kimseden de korkmazlar.” (Ahzab Suresi 39. ayet).

Ve şöyle buyurmuştur:

“Ki bu şekilde (Allah) peygamberlerinin, kendilerine Rableri tarafından gönderilen risaletleri, dinleri hakkıyla, gerektiği gibi tebliğ ettiklerini bilsin. (Allah) Onların yanında olan her şeyi ilmi ile kuşatmış (haberdar olmuş) , her şeyi tek tek, birbir saymıştır.” (Cin Suresi 28. ayet).

Eğer o peygamberler dini tebliğle alakalı olmayan küçük bazı hatalar işlerlerse, Yüce Allah bu hatalarını onlara açıklar. Böylece süratle o yapmış oldukları hatalardan tevbe ederler. Bu şekilde hem hataları af olunur, hem de eskiye göre dereceleri daha da artmış olur. Çünkü Allah onları güzel ahlaklarla, iyi huylarla donatmış, kadir ve kıymetlerine zarar verecek, derecelerini düşürecek her türlü eksiklikten onları beri tutmuştur.

8)- Peygamberlerin Sayıları Ve

En Faziletlileri

Yeni bir dinle gönderilmiş peygamberlerin üç yüz on küsür kişi olduğu sabittir. Bu konuda peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) peygamberlerin adedi hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur:

“Onlar üçyüz onbeş (kişidirler); çok kalabalık bir toplulukturlar.” (Müslim rivayet etmiştir).

Kendilerine yeni bir din verilmemiş peygamber bu belirtilen rakamdan çok daha fazladırlar. Bu peygamberlerin bazıları hakkında Allah Kur’an’da bazı kıssalarını zikretmiştir. Kur’an’da toplam olarak yirmibeş tanesinin ismi bulunmaktadır.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Kıssalarını sana anlattığımız ve anlatmadığımız (kendilerine yeni bir din verilmiş) peygambere de (vahyettik).” (Nisa Suresi 164. ayet).

Ve şöyle buyurmuştur:

“Şu İbrahim’e (kavminin getirdiği hüccetlere, (delillere karşı) verdiğimiz açık ve kesin bir delildir. Biz dilediğimizin derecesini artırırız. Muhakkak ki Rabbin çokca hikmet sahibi, hükmedici ve her şeyi bilendir. Biz ona (İbrahim’e), İshak ve Yakub’u (evlat olarak) verdik ve onlara hidayet ettik. Aynı şekilde ilk önce Nuh’a ve (sonra) zürriyetinden Davud’a, Süleyman’a, Eyyub’a, Yusuf’a, Musa’ya ve Harun’a hidayet ettik ve öylece ihsan sahiblerini, muhsinleri mükafatlandırırız. Ve Zekeriyya, Yahya, Yunus’a ve Lut’a hidayet ettik. Onları alemlere üstün kıldık. Onların babalarından, zurriyetleriden ve kardeşlerinden olan (bazı kimseleri) seçip yücelttik ve onları dosdoğru yola yönelttik.” (Enam Suresi 83-87. ayetler).

Yüce Allah bazı peygamberleri diğerlerinden üstün tutmuştur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Biz bazı peygamberleri diğerlerinden üstün kıldık.” (İsra Suresi 55. ayet).
Böylece Allah yeni bir şeriatle gönderdiği bazı peygamberleri diğer şeriat verdiği peygamberden üstün tutmuştur. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“İşte bu peygamberlerki bazılarını bazılarının üzerine fazileti kıldık.” (Bakara Suresi 253. ayet)

Peygamberlerin en efdalleri Ululazm’dır. (bu Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Peygamber efendimize verilen genel bir addır). Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“(Ey Muhammed!) Peygamberlerden Ululazm’in sabrettiği gibi Sen de sabret.” (Ahkaf Suresi 35. ayet).

Ve şöyle buyurmuştur:

“(Hatırla Ey Muhammed!) Senden, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan ve Meryem oğlu İsa’dan ve diğer bütün peygamberlerden (görevlerinizi yerine getirmek ve dini tebliğ etmek üzere) ağır bir söz almıştık.” (Ahzab Suresi 7. ayet)

Peygamber efendimiz Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) bütün peygamberlerden daha efdal ve üstündür. O son Peygamber, muttakilerin imamı, Adem oğullarının efendisi, bütün peygamberler kıyamet günü toplandığında onların önderi, ayrılıp gittiklerinde ise onların namına konuşandır. İlk önce gelenler ve sonra gelecek olanların ğıbta ettiği Makamulmahmud’un, kıyamet günü insanların gelip su içecekleri havuzun, vesile ve fadilenin sahibidir. Bütün insanlığa kıyamet günü şefeat edecektir. Allah O’nu üstün bir şeriatla ve hükümlerle göndermiş ümmetini de insanlık içinden çıkan en hayırlı ümmet kılmıştır. Allah o ümmet ve peygamberleri için bütün güzellikleri toplamış, böylece önceki ümmetlerden farklı kılmıştır. Yaratılma hasebi ile en son yaratılmış olsalar bile ilk önce mezarlarından çıkıp haşrolunacaklardır.

Peygamber efendimiz (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurmuştur:

((فضلت على الأنبياء بست)) [رواه مسلم]

“Ben bütün peygamberlerden altı şey ile daha üstün kılındım.” (Müslim rivayet etmiştir) Gene şöyle buyurmuştur:

((أنا سيد ولد آدم يوم القيامة وبيدي لواء الحمد ولا فخر. وما من نبي يومئذ آدم فمن سواه إلا تحت لوائي يوم القيامة)) [رواه أحمد والترمذي].

“Ben kıyamet günü Adem oğullarının efendisiyim. Bu konuda herhangi bir böbürlenme söz konusu değildir. Elimde Hamd sancağını taşıyacağım ve bu sancak altında Adem’de dahil olmak üzere bütün peygamberler kıyamet günü toplanacaklardır.” (Ahmed ve Tirmizi rivayet etmiştir)

Peygamber efendimizden (aleyhissalatuvesselam) sonra faziletçe Ululazm arasında en üstün olanı Allah’ın dostu İbrahim’dir. Allah’ın iki dostu olan İbrahim ve Peygamber efendimiz (aleyhimasselam) Ululazm’ın iki en üstün peygamberleridirler. Sonra geriye kalan üç peygamber gelir.

9)- Peygamberlerin Mucizeleri

Allah peygamberlerini mucizelerle insanlığa doğruluklarını ispatlamak üzere desteklemiştir. Kur’an’ın indirilmesi, ayın ikiye yarılması, asanın yılana dönüşmesi, çamurdan yapılan kuşun can bulması, bu mucizelere birer örnektir. Normal şartlar altında olması imkansız olarak gerçekleşen mucizeler, mucize verilen peygamberlerin doğruluğuna, kerametler ise doğruluğu ispatlanmış peygamberliğin hakikaten tasdikine delalet eder.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki Biz peygamberlerimizi apaçık delillerle gönderdik.” (Hadid Suresi 25. ayet).

Peygamber efendimiz (aleyhissalatuvesselam) şöyle buyurmuştur:

(( ما من نبي من الأنبياء إلا وقد أوتي من الآيات ما آمن على مثله البشر وإنما كان الذي أوتيته وحيا أوحاه إلي فأرجو أن أكون أكثرهم تابعا يوم القيامة )) [متفق عليه]

“Hiçbir peygamber yoktur ki ona bazı mucizeler verilmiş olmasın. Benim mucizem ise vahiydir (Kur’an’dır) umuyorum ki Kıyamet günü en çok tabisi olan Ben olurum.” (Buhari ve Müslim rivayet etmiştir).

10)-Peygamber Efendimizin Peygamberliğine İman

Peygamber efendimizin (aleyhissalatuvesselam) peygamberliğine inanmak iman esaslarının en büyüklerindendir. Kim buna inanmazsa imanı geçerli olmaz.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Kim Allah’a ve peygamberine (Muhammed’e) inanmazsa, muhakkak ki biz kafirler için ateşi çokça alevli bir Cehennem hazırladık.” (Fetih Suresi 13. ayet).

Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur:

(( أمرت أن أقاتل الناس حتى يشهدوا أن لا إله إلا الله وإني رسول الله )) [رواه مسلم].

“Ben insanlarla Allah’tan başka hakkı ile gerektiği gibi ibadet edilecek bir ilah yoktur ve Ben (yani peygamber efendimiz) Allah’ın (kullarına gönderdiği) elçisidir deyinceye kadar savaşmakla emrolundum.” (Müslim rivayet etmiştir).

Peygamber efendimize şu hususlarda iman edilmedikçe gerçekten iman edinilmiş olmaz:

Birincisi: Peygamber efendimizin (aleyhissalatu vesselam) tam olarak tanınması gerekir. O’nun kim olduğu ve siyreti iyice bilinmelidir. O Haşim oğlu Abdulmuttalib oğlu Abdullah ve onun oğlu Muhammed’dir. Haşim Kureyş kabilesinden, Kureyş kabilesi ise araplardandır. Ve bu kabile İbrahim’in oğlu İsmail’in (aleyhimasselam) soyundandır. Peygamber efendimiz atmış üç yıl yaşamıştır. O’nun kırk yılı peygamberlik gelmeden önce yirmiüç yılı ise peygamberlik geldikten sonradır.

İkincisi: Peygamberin her haber verdiği doğrulanmalı, her nehyettiği şeyden kaçınmalı, her emrettiği ise yerine getirilmelidir. Allah’a O’nun gösterdiğinden başka bir şeyle ibadet edilmemelidir.

Üçüncüsü: O’nun insanlar ve cinlere peygamber olarak gönderildiğine kimsenin ona ittibadan başka bir yolu olmadığına inanmaktır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“(Ey Muhammed!) De ki: Ey insanlar! Ben Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim.” (Araf Suresi 158. ayet).

Dördüncüsü: Getirmiş olduğu dine inanmaktır. O en son peygamber ve peygamberlerin en üstün olanıdır.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Fakat (O) Allah’ın rasulü ve peygamberlerin sonuncusudur.” (Ahzab Suresi 40. ayet)
Peygamber efendimiz Rahman olan Allah’ın insanlar içinden seçtiği dostudur. Bütün Adem oğlunun efendisidir. En büyük şefaatin, Kıyamet günü insanların su içecekleri havuzun sahibidir. O’nun ümmeti en hayırlı ümmettir.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Siz insanların (İyiliği) için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz.” (Al-i İmran Suresi 110. ayet)

Cennet ehlinin çoğunluğu peygamber efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) ümmetinden olacaktır. Ve O’nun getirdiği din, önceki dinleri iptal etmiş, hükümlerini kaldırmıştır.

Beşincisi: Allah Onu en büyük mucize ile kuvvetlendirmiş, destek vermiştir. O mucizesi, bozulma ve değiştirilmeden korunmuş, Allah’ın kelamı Kur’an’dır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Ey Muhammed!) De ki: İnsanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere bir araya gelseler, (bu konuda) birbirlerine yardım da etseler genede O’nun bir benzerini getiremezler.” (İsra Suresi 88. ayet)

Ve şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki Kur’an’ı Biz indirdik, onu koruyacak, muhafaza edecek olan biziz.” (Hicr Suresi 9. ayet).

Altıncısı: Peygamber efendimizin dini tebliğ ettiğine, Allah’ın O’na emanet olarak verdiği dini, sahibi olan insanlığa ulaştırdığına, ümmete nasihatte bulunduğuna, nerde bir hayır varsa, ümmetini ona doğru yönlendirdiğine ve nerede bir şer varsa, o şerden de ümmetini sakındırdığına inanmaktır.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Ey Müminler!) Size kendi içinizden, sıkıntıya düşmeniz kendisine ağır gelen, size düşkün, müminlere karşı çokça müşfik ve merhametli bir peygamber gelmiştir” (Tevbe Suresi 128. ayet).

Peygamber efendimiz (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:

((ما من نبي بعثه الله في أمة قبلي إلا كان حقا عليه أن يدل أمته على خير ما يعلمه ويحذر أمته من شر ما يعلمه لهم)) [رواه مسلم]

“Benden önce herhangi bir ümmete gönderilen hiçbir peygamber yoktur ki ümmetini onlar için hayır bildiği her şeye yöneltmesin, ona delalet etmesin ve onlar için şer bildiği şeylerden de sakındırmasın” (Müslim rivayet etmiştir).

Yedincisi: Kul O’nun sevgisini kendi nefsinden ve diğer bütün mahlukattan daha üstün tutmalıdır. O’na saygı ve hürmet göstermek, kadrini yüceltmek, emirlerini yerine getirmek gerekir. Bu Allah’ın kitabında zikrettiği peygamberin insanlar üzerindeki hakkıdır. Peygamberi sevmek Allah’ı sevmektir. O’na itaat etmek Allah’a itaat etmektir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Deki: Eğer Siz Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah’ta Sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çokça mağfiret ve rahmet edendir” (Al-i İmran Suresi 31. ayet). Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
((لا يؤمن أحدكم حتى أكون أحب إليه من ولده ووالده والناس أجمعين)) [متفق عليه]

“Ben içinizden birine, çocuğundan, babasından, ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça, gerçekten iman etmiş olamaz” (Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir)

Sekizincisi: O’na çokça salatu selam getirmek gereklidir. Gerçekten cimri olan kişi, O’nun ismi anıldığında salatu selam getiremeyendir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Allah ve Melekleri peygamberi överler ve O’nun için dua ederler. (salatu selam getirirler) Ey iman edenler! Sizde O’nun için dua edin (salatu selam getirin).” (Ahzab Suresi 56. ayet).

Ve peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

((من صلى علي واحدة صلى الله عليه بها عشرا)) [رواه مسلم]

“Kim bana bir kere salavat getirirse Allah’ta ona on defa salavat getirir (adını rahmetle anar ve övgü ile bahseder).” (Müslim rivayet etmiştir)

Kulun bazı yerlerde salavat getirmesi daha gerekli olur. Namazda teşehhüde oturduğunda, kunut duasında, cenaze namazında, Cuma hutbesinde, ezandan sonra, mescide giriş ve çıkış esnasında ve adı zikredildiğinde salatu selam getirmek gerekir.

Dokuzuncusu: Peygamber efendimiz ve diğer peygamberler, Allah’ın katında diridirler. Fakat onların hayatı, bizim şu hayatımıza benzemez, Onların bu hayatları, ölü olma sıfatını üzerlerinden kaldırıcı değildir. Biz Onların hayatlarının keyfiyetini bilemeyiz.

Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

((إن الله حرم على الأرض أن تأكل أجساد الأنبياء)) [رواه أبو دود والنسائي]

“Allah yeryüzüne, (toprağa) peygamberlerin cesetlerini yemeyi yasak etmiştir.” (Ebu Davud ve Nesai rivayet etmişlerdir.)

Ve şöyle buyurmuştur:

((ما من مسلم يسلم علي إلا رد الله علي روحي كي أرد عليه السلام)) [رواه أبو داود]

“Hangi müslüman bana selam gönderirse, muhakkak ki Allah O’nun selamına karşılık vermem için ruhumu bana geri verir.” (Ebu Davud rivayet etmiştir).

Onuncusu: Peygamber efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem) saygıdan dolayı yanında ses yükseltilmediği gibi, O’na kabrinde selam verirken de ses yükseltilmez.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamberin sesi üzerine yükseltmeyin. Farkına varmadan amellerinizin boşa gitmemesi için, birbirinize karşı bağırarak konuştuğunuz gibi Peygambere karşı da bağırarak konuşmayın.” (Hucurat Suresi 2. ayet).

Onbirincisi: O’nun dostlarını, aile efradını ve hanımlarını sevmemiz bir kusur göstermeyip haklarını korumamız, Onlara küfür etmekten, sövmekten, haklarında küçük düşürücü konuşmaktan ve taan etmekten kaçınmalı uzak durmalıyız. Çünkü Allah onlardan razı olmuş, Onları peygamberine dost ve arkadaş kılmış ve ümmetinede Onları dost edinmeyi vacip kılmıştır.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Muhacirler’den ve Ensar’dan (islam yolunda) yarışanların öncüleri ile Onlara güzellikle tabi olanlardan Allah hoşnut olmuştur. Onlarda Allah’tan hoşnut olmuşturlar.” (Tevbe Suresi 100. ayet).

Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

((لا تسبوا أصحابي فوالذي نفسي بيده لو أنفق أحدكم مثل أحد ذهبا ما بلغ مد أحدهم ولا نصيفه)). [رواه البخاري]

“Benim arkadaşlarıma, dostlarıma sövmeyin. Nefsim elinde olan (Allah’a) yemin ederim ki içinizden biriniz Uhud Dağı kadar altın infak etse bile bu infakınız Onların bir avuç ya da yarısı kadar infakına ulaşmaz (ecir yönü ile eşdeğerde olmaz).” (Buhari rivayet etmiştir).

Allah sahabelerin ölümünden sonra gelen müslümanları, onlar hakkında dua ve istiğfar etmeye teşvik etmiş, onlar hakkında kalplerinde haset oluşmaması için Allah’a niyazda bulunmalarını istemiştir.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“Olardan sonra gelenlerde derler ki Rabbimiz, Bizi ve Bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla, iman edenlere karşı kalplerimizde bir hasetlik yaratma. Rabbimiz şübhe yoktur ki Sen çok merhametlisin, çok şefkatlisin.” (Haşır Suresi 10. ayet): .

Onikincisi: Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında aşırıya gitmemektir. Çünkü bu O’na yapılacak en büyük eziyettir. O, ümmetini kendisini övmede methetmede aşırıya gitmemeleri, Allah’ın O’na bahşettiği şeylerin dışında, Allah’a ait sıfatların O’na verilmemesi için uyarmıştır.

Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur.

(( إنما أنا عبد فقولوا عبد الله ورسوله، لا أحب أن ترفعوني فوق منـزلتي ))

“Muhakkak ki Ben sadece bir kulum. Bana Allah’ın kulu ve elçisi deyin ve Beni hakkım olan yerden daha yükseklere çıkarmayın.” Ve şöyle buyurmuştur:

وقال : (( لا تطروني كما أطرت النصارى ابن مريم )) [رواه البخاري]

“Beni Hıristiyanların İbni Meryem’i (İsa’yı) övmekle aşırıya gittikleri gibi, methetmekte aşırıya gitmeyin.” (Buhari rivayet etmiştir).

Peygamber efendimize (sallallahu aleyhi ve sellem) dua edip Ondan hacetlerini talep etmek, yardım istemek, O’nun için adak adamak, kurban kesmek, kabrinin çevresinde tavaf etmek caiz değildir. Bunların hepsi şirktir. Allah bu ibadetlerin kendisinden başkası için yapılmasını nehyetmiştir. Öylede Peygambere saygısızlıkta bulunmak, derecesini hafife almak, hakkında kötü konuşmak, dalga geçmek küfürdür, dinden çıkmaktır, Allah’ı inkar etmektir.

Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“(Ey Muhammed!) De ki: Siz Allah ile, ayetleri ile ve peygamberi ile mi dalga geçiyordunuz. Kendiniz için bir özür aramayın. Artık iman ettikten sonra küfre girdiniz.” (Tevbe Suresi 66 ve 67. ayetler)

Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’e duyulacak gerçek sevgi; O’na gerçek manada tabi olmak, O’nu tam bir şekilde örnek almak ile belli olur. Bu sevgi kişiyi O’nun getirdiğine aykırı şeyleri terk etmeye sevkeder.
Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmuştur:

“De ki: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız. Bana tabi olun ki Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çokça mağfiret eden ve rahmet edendir. (Al-i İmran Suresi: 31. ayet)

Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’i yüceltmede aşırıya gidilmez ya da Onda kusurlar aranarak derecesi düşürülmeye çalışılmaz, O’na ilahlık özellikle-rinden herhangi birisi verilmez, saygıda kusur edilmez. Bunların hiçbiri caiz değildir. Onu sevmek ancak O’nun getirdiğine tam manası ile tabi olup, yaşamakla ve gittiği yoldan gitmek, O’nun şahsiyetini örnek almakla olur.

Onüçüncüsü: Peygambere iman ancak onu doğrulayıp, getirdiği ile amel etmek ile gerçekleşir. O’na itaat eden Allah’a itaat etmiş, O’na isyan edende Allah’a isyan etmiş olur. Onu doğrulayıp ancak O’na ittiba etmekle hakiki iman gerçekleşmiş olur.
editor
Administrator
Gönderiler: 82
graph
Sitede Değil Kullanıcı bilgilerini görmek için tıklayın
Son Düzenleme: 27/03/2010 22:30 Düzenleyen editor.
Sadece Kayıtlı kullanıcılar yazı yazabilir.
 
Üste gitSayfa: 1

Üye Giriş Formu

Allah yaratılış gayesi yaratılışgayesi davet muhammed melek Kuran Sünnet hadis ayet cennet, cehennem, islam, insan, yazılı, sesli, video, yayın, ebu, said, enes, canlı, tv, abdurrahman, musa, isa, ibrahim, nuh, ıstılah, sohbet, albani, buhari, muslim, tirmizi, nesai, ibn, mace, taberi, kesir, kurtubi, sitte, ebu, davut, davud, sunen, dua,  büyü, cin, sihir, tılsım, ahmed, korunma, edeb, rukye, oruç, namaz, kurban, bayram, ramazan, fıtrat, tevhid, uluv, risale, tahkik, menhec, tahric, nur, muaz, zaman, sema, arş, cübbeli, harun, isa, yahya, vahiy, islami, video, islamivideo, mesnevi, mevlana, guraba, kitap, al, oku, öğren, cd, indir, download, ebu said tasavvuf mevlana fetva ayet ebusaid kitap kays leyla mecnun celalettin celaleddin rumi kimya zahir tecelli vasıf tanımak nitelemek hadis ilim  amel iman nas iman ıstılahşeriathakikathükümkuran sünnet küfür şirk tevhid sünnet kalp hayat zikir iman

Şu anda 518 ziyaretçi çevrimiçi